(Bu yazı GENÇ İVEK SAĞLIK BİLİM VE TEKNOLOJİLERİ DERGİSİ’nin 8. sayısında yayımlanmıştır.)
Yük. Müh. KÜBRA DOĞAN
Gıda Mühendisi, PHD (C)
Uzmanlar dünyayı etkisi altına alan COVID-19 ile mücadelede, güçlü bir bağışıklık sisteminin önemine dikkati çekerken, sitokin fırtınası yıkıcı hasarların artışına ve ölüme neden oluyor. Sitokin aşırı ve kontrolsüz şekilde salındığında, etrafında ne varsa yıkıyor, sağlam hücreleri de öldürüyor. Bağışıklık sistemi, kendi dokularını yok etmeye başlıyor. COVID-19 salgını sonrası bağışıklık sistemini güçlendirme isteğiyle fonksiyonel zenginleştirilmiş gıdalara olan ilgi de artmıştır.
The Business Research Company’nin küresel fonksiyonel gıda pazarı üzerine yaptığı araştırmaya göre, Koronavirüs hastalığının salgını nedeniyle bağışıklığı artıran fonksiyonel yiyecek ve içeceklere olan talepte artış oldu. COVID-19, fonksiyonel gıda pazarına fayda sağladı. Tüketicilerin, pandemiye atfedilerek bağışıklıklarını geliştirme konusunda daha bilinçli hale gelmesi ve bağışıklık güçlendirici, fonksiyonel özellikteki ürünlere olan ilgileri artmıştır.
Örneğin, Hindistan Gıda Güvenliği ve Standartları Kurumu’na göre, ülkedeki pandemi nedeniyle kilitlenmenin başlamasından bu yana bağışıklığı artıran gıdaların satışları tahmini %20-40 arttı. Bu nedenle, COVID-19 ile ilgili tüketicilerin kafasında artan endişenin, bağışıklıklarını artırmak için koruyucu sağlık ürünlerine olan ihtiyacı artırması ve böylelikle fonksiyonel gıda pazarının büyümesini hızlandırması bekleniyor.
Son yıllarda, fonksiyonel gıdalar sağlık ve koruyucu hekimlik uygulamalarında popülerlik kazanmıştır. Nutrasötikler olarak da bilinen fonksiyonel gıdalar, oldukça besleyicidir ve bir dizi güçlü sağlık yararıyla ilişkilendirilir. Fonksiyonel gıdalar, besin değerlerinin ötesinde sağlık yararları sunan bileşenlerdir. Bazı türler, sağlığı iyileştirmek için tasarlanmış takviyeler veya diğer ek bileşenler içerir. Örneğin, hastalığa karşı koruyabilir, besin eksikliklerini önleyebilir ve uygun büyüme ve gelişmeyi destekleyebilirler. Hastalıkları iyileştirmez, ancak gerekli protein ve besinlerin sağlanmasıyla vücudun sağlığını iyileştirerek ölümcül hastalık riskini azaltmaya yardımcı olur.
Fonksiyonel gıdalar ve nutrasötikler, diyet takviyeleri ve doğal antioksidanlar, insan sağlığının hastalıklara karşı korunmasında potansiyel rollerini belirlemiştir. “Nutrasötik” terimi, 1989 yılında Tıpta İnovasyon Vakfı (FIM), Cranford, NJ’nin kurucusu ve başkanı Stephen DeFelice, MD tarafından “beslenme” ve “farmasötik”ten türetilmiştir. DeFelice nutrasötik terimini “bir hastalığın önlenmesi ve / veya tedavisi de dahil olmak üzere tıbbi veya sağlık yararları sağlayan bir gıda (veya bir gıdanın parçası)” olarak açıklamıştır.
Bu nedenle, nutrasötikler, aşağıdaki açılardan diyet takviyelerinden farklılık gösterir:
- Nutrasötikler, yalnızca diyeti desteklemekle kalmaz, aynı zamanda hastalık ve/veya bozukluğun önlenmesine ve/veya tedavisine de yardımcı olmalıdır;
- Nutrasötikler, geleneksel yiyecekler olarak veya bir öğün veya diyetin tek öğeleri olarak kullanılır.
Endüstri, üniversite ve devlet temsilcilerinin yer aldığı ortak bir zemin olan ILSI Europe (International Life Sciences Institute-Uluslararası Yaşam Bilimleri Enstitüsü) tarafından benimsenen tanıma göre, bir gıda ürününün, beslenmeye yönelik uygun niteliklerinin yanı sıra, vücudun bir ya da daha fazla hedef işlevini daha sağlıklı ve iyi duruma getirmek ve/veya hastalık riskini azaltmak yoluyla yararlı yönde etkilediği ikna edici bir şekilde ortaya koyulabilirse, o gıda ürünü fonksiyonel olarak nitelendirilebilir.
Uluslararası Gıda Bilgi Konseyi Vakfı’nın (International Food Information Council Foundation–IFIC) tanımı ise çok daha geniş bir bakış açısıyla; Temel beslenme gereksinimlerinin ötesinde yarar sağlayan gıda ve içeceklerdir.
Goldenberg ise (1994:3); Besleyici değerine ilave olarak bir bireyin sağlığında, fiziksel performansında veya ruhsal durumunda olumlu etkiye sahip olan gıda veya gıda bileşeni şeklinde bir tanım getirmiştir.
Fonksiyonel gıda kategorisine toz, kapsül, draje gibi ilaç şeklinde değil aslında her gün tüketilebilecek yiyecek ve içecek şeklinde olan ürünler girmektedir.
Fonksiyonel Gıdaların ortak özellikleri:
• İlaç, kapsül veya herhangi bir diyet desteği formunda olmamalı,
• Bilim dünyası tarafından etkileri onaylanmış olmalı,
• İçerdiği besin bileşenleri sağlık üzerine olumlu etki göstermelidir
• Doğal olmalı
• Diyetin bir parçası olarak kontrolsüz tüketimde güvenli olmalı
• Sağlığa olan faydaları mutlaka bilimsel olarak ispatlanmalı
• Alerjik etki göstermemeli, güvenli olmalıdır.
Fonksiyonel besinler, hastalıklara karşı korunmaya yardımcı olabilecek önemli besinler sağlar. Birçoğu özellikle antioksidanlar açısından zengindir. Bu moleküller, serbest radikaller olarak bilinen zararlı bileşikleri etkisiz hale getirmeye yardımcı olarak hücre hasarını ve kalp hastalığı, kanser ve diyabet gibi belirli kronik durumları önlemeye yardımcı olur. Bazı fonksiyonel gıdalar, iltihabı azalttığı, beyin işlevini artırdığı ve kalp sağlığını geliştirdiği gösterilen sağlıklı bir yağ türü olan omega-3 yağ asitlerinde de yüksektir. Daha iyi kan şekeri kontrolünü teşvik edebilen ve diyabet, obezite, kalp hastalığı ve felç gibi durumlara karşı koruyabilen lif bakımından zengindir. Lif ayrıca divertikülit, mide ülseri, hemoroid ve asit reflü gibi sindirim bozukluklarının önlenmesine yardımcı olabilir.
Fonksiyonel gıdalara örnek verecek olursak:
- Çayın antioksidan etkili bileşikleri olan polifenoller kuru çayın %35’ini oluştururlar. Başlıca polifenoller, flavanoller (kateşinler), flavonoller, flavonlar ve fenolik asitlerdir. Çayın polifenolik bileşikleri, lipit peroksidasyonunu önleyerek ve serbest radikal süpürücü özellikleriyle antioksidan etki gösterirler.
- Soya ununun antioksidan özellikleri olduğu belirlenmiştir. α-Tokoferol ve δ-tokoferol soya yağının başlıca antioksidan bileşikleridir.
- Biberiye (Rosmarinus officinalis L.) yapraklarında rozmarinik asit ve karnozik asit gibi güçlü antioksidanlar bulunmaktadır.
- Sarımsağın antimikrobiyal, antifungal, antiviral, kolesterol düşürücü, tansiyon düşürücü ve antioksidan etkilerinden özellikle allisinin sorumlu olduğu gösterilmiştir.
- Ekinezya güçlü bir immünostimülan olarak bilinmektedir.
Bağışıklık sistemimizde önemli rol oynayan çeşitli besinler (bakır, folat, demir, selenyum, çinko ve A, B6, B12, C ve D vitaminleri) vardır. Genellikle meyve ve sebzeler açısından zengin, sağlıklı ve dengeli bir diyet yememiz tavsiye edilir, bu da bu besin öğelerini yiyeceklerimizden almamızı sağlar. Pek çok vitamin ve mineral için beslenme gereksinimlerimizi karşıladığımızdan emin olmak, iyi bir sağlık ve normal bağışıklık işlevi için önemlidir. Sağlıklı ve dengeli bir diyet yemek, ihtiyacımız olan tüm gerekli besinleri sağlamalıdır. Diyet gereksinimlerini karşılamada belirli zorluklar olması durumunda, besin takviyeleri diyetimize besin eklemek için kullanılabilir.
Yeni beslenme alışkanlıkları, üretim ve tüketimdeki güncel trendlerin sağlık, çevresel ve sosyal etkileri vardır. Günümüz tüketicilerinin gıda güvenliği, kalite ve sağlıkla ilgili konulara giderek daha fazla özen göstermesine rağmen, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) Gıda Temelli Beslenme Yönergelerine göre, nüfusun çoğunluğu obezite, osteoporoz, kanser, diyabet, obezite, kemik erimesi ve alerji gibi modern çağa özgü hastalıklarla mücadele ediyor.
Son 50 yıldaki birçok epidemiyolojik çalışma, meyveler, sebzeler ve diyet liflerinin (bitki bazlı gıdalar) ilave olduğu diyetlerin kronik hastalık riskini (örn. Kardiyovasküler hastalıklar, obezite, diyabet) önleyip azalttığını ve insan sağlığını desteklediğini açıkça göstermiştir .Yüksek oranda meyve, sebze ve tam tahıl alımı, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve çoğu sanayileşmiş ülkede en yüksek ölüm nedenleri olan kanser ve kardiyovasküler hastalıklar gibi kronik hastalıkların gelişme riskinin azalmasıyla güçlü bir şekilde ilişkilidir.
Gelişmiş ülkelerde yaşlanan nüfus, yüksek enerjili gıdalar ve dengesiz beslenme ile ilgili sorunlarla karşı karşıyadır. Nutrasötiklerin, fonksiyonel gıdaların ve gıda takviyelerinin, özellikle gastrointestinal (GI) sistemdeki sağlık sorunlarını azaltmadaki potansiyeli tartışılmaktadır. Bağırsak mikroflorasının belirli üyeleri (örneğin, probiyotik/prebiyotik) beslenme, immünolojik ve fizyolojik işlevlere katılımından dolayı konakçı sağlığında rol oynar. GI’nin yeni fonksiyonel hücre modellerinin ve kontrollü deneylerde testlere izin veren analitik araçların oluşturulması bağırsak araştırmaları için oldukça önem arz etmektedir. Gıda bilimi, gıda sistemlerinin geliştirilmesi ve üretilmesinin yanı sıra moleküler ve makroskopik ürün yapısı ve ilgili özellikler arasındaki ilişkileri ele alır. Gıda bilimi araştırmalarının amacı, gıda ürünlerini tüketici için optimize etmektir. Yapının kontrollü fiziksel veya biyokimyasal mekanizmalar yoluyla, hammaddelerden veya hammadde karışımlarından endüstriyel ürüne dönüşümü, hammaddelerin bileşiminden ve ayrıca endüstri üretiminin teknik süreçlerinden etkilenir
Nanoteknolojinin gıda endüstrisinde kullanım alanlarıyla birlikte fonksiyonel ürünlerin geliştirilmesi amacıyla kullanılan nanoemülsiyonlar, biyoaktif maddelerin taşınması ve kontrollü salınımını sağlayan nanokapsüller bağırsak florası ve sağlık açısından oldukça önemlidir. Nanokapsüller: Proteinler, vitaminler, esansiyel yağlar, antioksidanlar ve mineraller gibi çeşitli besin öğelerinin biyoyararlılığını artıran, onları olumsuz çevre şartlarından koruyarak vücutta hedeflenen dokulara taşınmasını sağlayan taşıma sistemleridir. Nanofood olarak adlandırılan, üstün beslenme ve duyusal özelliklere sahip, güvenli gıdaların hazırlanmasında nanoteknolojilerin uygulanmasına dayanan ve birçok sağlık yararı sağlayabilen güncel bir kavramdır. Bu kavramın ilkeleri doğrultusunda, gıda bilimcileri, gıda takviyesinde kullanılan biyoaktif bileşiklerin biyoyararlanımını artırmaya katkıda bulunabilecek yeni tür nano biyosistemler geliştirmeye odaklandılar. Araştırmacılar, biyo-erişilebilirlik, biyoaktif bileşiklerin ve biyoaktif yüklü nano taşıyıcıların emilimi ve dönüşümü dahil olmak üzere oral biyoyararlanımı artırmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Nanoemülsiyonların, bağırsaklarda biyoyararlılığı çok düşük olan koenzim Q10’in (CoQ10) nanoemülsifiye edilmiş formlarının kullanımı ile biyoyararlılığı önemli ölçüde artırdığı bildirilmektedir. β-karoten içeren nanodispersiyonların kullanımı ile karoteoidlerin sindirim sisteminden geçişleri süresince suda çözünmelerinin sağlandığı ve biyoyararlıklarının artırıldığı bildirilmiştir.
Fonksiyonel gıda endüstrisinde bir diğer uygulama alanı ise lipozomlar. Lipozomlar polimer esaslı nanopartiküller içerisinde üstün avantajlar sunan, tek veya birçok tabakadan oluşmuş veziküler yapıdaki taşıma sistemleri olarak tanımlanmaktadır. Lipozomlar toksik yapıda olmayan, biyolojik olarak parçalanabilen ve immunojenik karakterde olmayan maddelerdir. Lipozomlar ilaç taşıyıcı özelikleri ile tıp ve biyomühendislik alanında, bunun yanında su içerisinde çözünebilen ve çözünemeyen molekülleri tutabilme fonksiyonları ile gıda ve tarım endüstrisinde kullanılmaktadır.
Yeni teknoloji uygulamalarıyla birlikte gıda bilimi, beslenme ve koruyucu hekimlik arasındaki ilişkinin önemini teşvik etmek ve özel diyet ürünlerin geliştirilmesinde oldukça önemlidir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise, fonksiyonel açıdan zengin olan bu gıdaların pişirme, muhafaza etme ve ambalajlanıp tüketiciye güvenli bir şekilde ulaşıp sindirildikten sonra halen insan sağlığı için etkili olup olmadığı yani biyoyararlığıdır. Gıdalardaki fonksiyonel yapıların biyoyararlılığı; sindirim veya bağırsak fermentasyonları sırasında gıda matriksinden salınımına, emilimine ve kan dolaşım sistemine geçişine bağlıdır. Bu sebeple işlenmiş ürünlerin sindirim sonrası biyoerişilebilirliği ve fonksiyonel hedeften tam anlamda yarar sağlanabilmesi için sindirim sonrası biyoyararlılığı artırılmalıdır.
Fonksiyonel gıda ürünlerinin tüketiciler tarafından tercih edilmeye başlanmasının en önemli nedenlerinden biri beslenme alışkanlıklarını değiştirmeden daha sağlıklı ürünlere yönelmelerine yardımcı olmasıdır.
Peki fonksiyonel gıdaların kullanımında nelere dikkat etmeliyiz?
Kişinin sağlığı, diyeti ve genel yaşam tarzı, hastalık durumu, kullandığı ilaçlar ve bu ilaçlarla etkileşimi mutlaka göz önüne alınmalıdır. Fonksiyonel gıdaların birtakım ilaçlarla etkileşime girmesi sonucu ürünlerin etkisini arttırıp azaltabilmektedir. Bu nedenle de fonksiyonel gıdaların ilaçlarla olan etkileşimine mutlaka bakılması gerekmektedir. Fonksiyonel gıdalar kullanılırken belirlenmiş olan dozlarda ve günlük alımlarındaki miktarlarda alınması gerekmektedir. Bilinçsiz kullanımlar istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Örneğin çok bilinen greyfurtun sitokrom P450 enzim sistemini yavaşlatması sonucu ilaçların yarılanma ömrü uzayacak, tüketilen ürünlerin kanda bulunma dozlarının artması nedeni ile de istenmeyen yan etkiler ortaya çıkacaktır. Bireylerin kişisel metabolizmalarındaki farklılıklar ilaçlarda olduğu gibi gıdalara da farklı tepkiler verir.
Tüm bu durumlar göz önüne alınarak fonksiyonel gıda tüketiminde genel bir tavsiyede bulunmak doğru değildir, kişiye özel yaklaşımlar ile hücresel seviyeden başlayarak multidisipliner bir yaklaşım izlenilmeli.
Sonuç olarak, fonksiyonel gıdalar, birçok potansiyel sağlık yararı ile ilişkilidir. Diyetinizi çeşitli fonksiyonel yiyeceklerle (hem geleneksel hem de modern teknolojilerle geliştirilmiş yiyecekler dahil) desteklemek, ihtiyacınız olan beslenmenin yanı sıra besin eksikliklerine ve hastalıklara karşı vücudunuzu korumanıza yardımcı olabilir.
KAYNAKLAR
- https://www.thebusinessresearchcompany.com/global-market-reports
- D’Angelo, S., & Tafuri, D. (2020). Nutraceutical: their role in improving sports performance. Sport Science, 13(Suppl 1), 7-12.
- Bansal, R., & Dhiman, A. (2020). Nutraceuticals: A Comparative Analysis of Regulatory Framework in Different Countries of the World. Endocrine, Metabolic & Immune Disorders-Drug Targets (Formerly Current Drug Targets-Immune, Endocrine & Metabolic Disorders), 20(10), 1654-1663.
- Janciauskiene, S. (2020). The beneficial effects of antioxidants in health and diseases. Chronic Obstructive Pulmonary Diseases: Journal of the COPD Foundation, 7(3), 182.
- Stańdo, M., Piatek, P., Namiecinska, M., Lewkowicz, P., & Lewkowicz, N. (2020). Omega-3 Polyunsaturated Fatty Acids EPA and DHA as an Adjunct to Non-Surgical Treatment of Periodontitis: A Randomized Clinical Trial. Nutrients, 12(9), 2614.
- Barber, T. M., Kabisch, S., Pfeiffer, A. F., & Weickert, M. O. (2020). The Health Benefits of Dietary Fibre. Nutrients, 12(10), 3209.
- Unuofin, J. O., & Lebelo, S. L. (2020). Antioxidant effects and mechanisms of medicinal plants and their bioactive compounds for the prevention and treatment of type 2 diabetes: an updated review. Oxidative medicine and cellular longevity, 2020.
- Cilwyn, B., Vijayarathna, S., Jegathambigai, R. N., Sreeramanan, S., Chen, Y., & Sasidharan, S. (2021). The Role of Phytochemicals in Cancer Prevention and Cure. In Bioactive Natural Products for Pharmaceutical Applications (pp. 127-150). Springer, Cham.
- Luo, Y. (2020). Perspectives on important considerations in designing nanoparticles for oral delivery applications in food. Journal of Agriculture and Food Research, 2, 100031.
- Crommelin, D. J., van Hoogevest, P., & Storm, G. (2020). The role of liposomes in clinical nanomedicine development. What now? Now what?. Journal of Controlled Release, 318, 256-263.