ECZACILIK VE ETİK – 2

Dr. Mahmut TOKAÇ

Ülkemizde eczacıların uymaları gereken kuralları belirleyen mevzuat 18 Aralık 1953 tarihinde kabul edilerek 24 Aralık 1953 tarihli Resmi Gazete yayımlanan ve son olarak 17 Mayıs 2012 tarihinde kabul edilerek 31 Mayıs 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan değişiklikle güncellenen 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun ile 27.07.1968 tarihi Resmi Gazete yayımlanan Türk Eczacıları Deontoloji Tüzüğü’dür.

Serbest eczacıların mesleklerinin icrası esnasında bazı etik sorunlar karşılaşabilmektedirler. Bu sorunlar irdelemeye devam edelim:

3. Reçetede değişiklik yapılması

Eczacıların yaşadığı en önemli etik sorun, reçetede yazan ilacın veya dozunun ya da kullanım şeklinin uygun olmadığı durumlardır. Bu durumda eczacı ya hekimi arayarak hatanın düzeltilmesini sağlayacak ya da hastayı uyaracaktır. Her iki durumda da hekimle karşı karşıya gelme ihtimali söz konusudur. Eğer hatanın düzeltilmesini uygun bir şekilde sağlamazsa o zaman da hasta ile hekimi karşı karşıya getirerek daha büyük bir soruna sebep olabilir.

6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 24. maddesinde “eczaneye gelen reçetenin değiştirilmemesi şartı” olmakla birlikte “eğer bir yanlışlık olduğundan şüphe edilirse reçeteyi yazan hekimle temasa geçmeden ilaçların verilmemesi” hükmü mevcuttur. Hekimle iletişim kurulamadığı durumda farmakopede yazılı maksimum dozu aşmayacak şekilde ilaç verilir.

Gülbin ÖZÇELİKAY ve arkadaşlarının yaptığı araştırmaya göre eczaneye getirilen reçetelerde herhangi bir uygunsuzluk olduğu takdirde eczacıların %81,5’inin doktora danıştığı, %14,6’sının hastayı uyardığı, %3,1’inin ise reçeteyi hazırlamamayı tercih ettiği belirlenmiştir.

4. Eşdeğer ilaç verilmesi

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sigortalıları için eşdeğer ilaç verilme uygulaması hekimlerle eczacıları karşı karşıya getirmektedir. Hekimler eşdeğer uygulamasının reçetelerine müdahale olduğu kanaatindedirler. Eczacılar eşdeğer ikamesi yaptıklarında aslında tedavi değeri açısından herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen hekimle karşı karşıya gelmemek için reçetede yazan pahalı ilacı vererek hastanın fazladan bedel ödemesine sebep olabilmektedirler.

Hekim arkadaşlar eşdeğer ilaçların aynı etkide olmadıklarını, genellikle kendi gözlemlerine dayanarak orijinal ilaçların daha etkili olduğunu iddia etmektedirler. Halbuki 2002 yılından bu yana biyoeşdeğerliliğini kanıtlamamış hiçbir ilaç ruhsat alamazken, daha önceden ruhsat almış ilaçlar için de biyoeşdeğerlik yaptırılması piyasada bulunma şartı olmuştur. O yüzden bu iddiaların doğru olmadığından eminim. Bunun bariz bir örneğini bizzat yaşadım. Bir hekim arkadaşım bir antibiyotik hakkında orijinalinin daha etkili olduğunu gözlemlediğini iddia etmekteydi. Bahsettiği o ilacın ülkemizde yerli bir eşdeğeri ile aynı fabrikada aynı hammaddeler ile fason olarak üretilmekte olduğundan ise habersiz idi. Yani her şeyiyle aynı olan iki ilaçtan birinin diğerine üstün olduğunu gözlemlediğini iddia etmekteydi.