DİJİTAL SAĞLIK HAKKIMIZ!

(Bu yazı GENÇ İVEK SAĞLIK BİLİM VE TEKNOLOJİLERİ DERGİSİ’nin 7. sayısında yayımlanmıştır.) 

Prof. Dr. Melih BULUT

Çocuk Cerrahı

Sağlıkta İş Birliği Platformu Kurucusu

Koronavirüs salgını ile birlikte dijital devrim futuristlerin ilgi alanı olmaktan çıkıp günlük hayatın, sağlık uygulamalarının merkezi oldu. Dijital dönüşüme dirençli sağlıkçılar, kurumlar bile COVİD-19 nedeniyle mecburen teletıp uygulamalarına geçmek durumunda kaldı. Test, aşı, ilaç geliştirmede dijital teknolojilerin, salgın takibinde yapay zekânın etkin ve yaygın kullanımı dijital sağlığın artık bir fantaziden daha fazlası olduğunu hepimize gösterdi. Bu vesile ile hastaların, sağlık çalışanlarının ve toplumun gelişmiş teknolojilerden yararlanmasının bir hak olduğunu vurgulamak ve bunun sağlayacağı yararlardan söz etmek istiyorum. 

Önce tanımla başlayalım.

Dijital sağlık bilişim, iletişim ve internet teknolojilerinin sağlık alanında kullanılması demek. Bu tanımdan hareketle teletıp, yapay zekâ, mobil uygulamalar, giyilebilir teknolojiler, robotik, biyoenformatik hatta yakınsama ile gen mühendisliği, biyoteknoloji de dijital sağlık uygulamalarına dahil ediliyor.

Dijitalleşme tıp ve sağlık pratiğimizi sadece uygulama alanında değil, temel uygulama felsefesi bakımından da derinden etkiliyor. Öyle ki Hipokrat’tan beri kullandığımız “Önce zarar verme” prensibi giderek “Öngörü ile sağlığı geliştirmek” ile zenginleşiyor. Büyük veri analizleri sağlıklı olmayı farklı yaş ve durumlar için daha etraflıca tanımlama olanağı yaratıyor. Veri tabanlı tıp ve sağlık anlayışına doğru hızla ilerliyoruz. Dijital teknolojiler sayesinde korona virüsünün genomu günler içinde çıkarılabiliyor. Yapay zekâ, uzman bilgi ve deneyimi ile birleştiğinde tanı ve tedavide harikalar yaratıyor. İlaç geliştirmek için milyonlarca molekülü denemek zorunda kalmadan ilerleyebiliyoruz. Dijitalleşmenin sağlığın  hizmet, eğitim ve araştırma alanlarında yarattığı fayda onu hepimizin doğal hakkı haline getiriyor.

Bu hakka sahip olmayı istemeliyiz. Burada “hak verilmez alınır” söylemi önem taşıyor…  

20.yüzyılda tıbbın esas meselesi hastalıklar ile mücadeleydi ve sonuçta tedavi edici uzman hekimlik çok öne çıktı. Giderek sağlığın bütünselliği unutuldu ve koruma ile geliştirme ihmal edildi. Korona bize sağlıkta her anlamda bütünsel yaklaşımın önemini hatırlattı. Öyle ki bedensel, ruhsal, sosyal iyilik hali; tedavi, koruma, geliştirme; bireyin, toplumun, dünyanın sağlığı; hizmet, eğitim, araştırma; sağlıklı olmak anlamında hepsi diğeri kadar önemli. İşte dijital teknolojilerin en büyük yararı da  bütünselliği sağlayabilmesi. O nedenle de bu yaklaşım hepimizin hakkı olmalı…

Uzunca bir süre dijitalleşmeyi hasta notlarını elle kağıda yazmak ve dosyalarda tutmak yerine bilgisayar kullanmak sandık.

Aslında dijitalleşme bundan çok daha fazlası. Gerçek bir dijital dönüşüm öncelikle zihniyet dönüşümü gerektiriyor. Çünkü dijital denince akla hemen paylaşım, sürdürülebilirlik, hesap verebilme, demokratlık, şeffaflık, iyilik, yaratıcılık gibi kavram ve değerler gelir. Yani basit bir teknolojik gelişmeden çok daha fazlasından söz ediyoruz. Dijital sağlık, hekim merkezli sağlık hizmeti yerine hasta merkezli sağlık hizmeti anlayışının öne çıkmasıdır.

Dijital sağlık uygulamalarının giderleri azalttığına dair pek çok araştırma var. Geçenlerde öğrendiğim başka bir geleneksel endüstri, çarpıcı bir rakam veriyor: Çok uluslu bir enerji şirketinin dijital dönüşümünden sorumlu kişisi olarak görev yapmış, şimdilerde Fethiye’ye yerleşip “Dijital Fethiye” için gayret gösteren bir arkadaşım şirketin 5 yıl içinde 5 milyon dolardan 500 milyon dolara varan doğrudan verimlilik artışı ve tasarruf sağladığını söyledi. Bu bir devrim. Bu şirket başka hiç bir şekilde böyle bir gelir elde edemezdi. Nitekim Sağlıkta Dönüşüm Programının sağlığa ayrılan bütçeyi hemen hiç arttırmadan devlet hastanelerinin olanaklarını fazlalaştırmasında ve genel sağlık sigortasının uygulanabilmesinde finansal dijital dönüşüm ile kaçakların, suistimallerin önlenmesini sağlaması önemli etken olmuştur. 

Dijitalleşme multidisipliner çalışma ve işbirliğini çok kolaylaştırdığı için de hakkımızdır. Günümüzün sağlık sorunları, COVİD-19 gibi, sadece tek bir uzmanlık bilgisi, yetkinliği ile çözülemeyen karmaşık ve çetrefil sorunlar haline geldi. Nadir Hastalıklar, kronik rahatsızlıklar, yaşlılık gibi problemler tek başına devletin altından kalkamayacağı; yerel yönetimlerin, mesleki sivil toplum örgütlerinin, hasta derneklerinin, aktivist ve gönüllülerin işbirliği yapması gereken alanlar. Dijital teknolojilerin, hatta sosyal medya ile birlikte, sorunun çözümü için verimli çalışmasında eşsiz yararları var. Keza yapay zekâ başta dijital uygulamalar yönetimle ilgili doğru kararlar vermek için de çok fayda sağlamakta.

Salgın sırasında İstanbul’un göbeğinde bile hastalar hastaneye, doktora gidemedi. Sonuçta teletıp hızla yaygınlaştı. Yakın gelecekte ekonomik, coğrafi, fiziksel nedenlerle sağlık hizmetine ulaşamayan kitleler için dijital sağlık bulunmaz bir nimet olacak diyorum. Sonuçta sağlığa erişim her insanın doğal hakkı ve “Yaşamdaşlık” gereği dünyadaki her insan evladının sağlığa erişimi için çalışmak temel görevimiz. 

Ülkemizde sağlık çalışanlarının hakları bu salgına kadar pek gündeme gelmemiştir. Sağlık çalışanlarının da, aynı hastalar gibi, en son teknolojik olanaklardan yararlanarak hizmet verme hakkı vardır. Dijital teknolojilerin getirdiği olanaklar sağlık profesyonellerine mesleki doyum, daha verimli, hızlı ve etkin hizmet verme imkanı sağlıyor. Bu nedenle artık sağlıkçı eğitiminde de dijital devrim zamanı. Artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik gibi yeni dijital eğitim teknolojilerinin tüm sağlıkçı eğitiminde yaygın biçimde kullanılması öğrencilerin ve eğiticilerin de hakkı. 

Sağlık kayıtlarımızın en mükemmel şekilde tutulması, gerektiğinde güvenle paylaşılması, güven içinde araştırma ve eğitim amaçlı kullanılması da hakkımız. Devletteki ilgili kurumlardan dijital sağlık konusunda gerekli yasal düzenlemeleri hızla yapmasını beklemeliyiz. Ancak, sadece yasakçı zihniyetle yapılmış yasal düzenlemeler ile gelişme sağlayamayacağımızı da burada vurgulamak gerekiyor. Dijitalin ruhuna uygun şekilde sivil, demokratik, paylaşımcı bir anlayışın ürünü olması gerekiyor bu düzenlemelerin.

İnsanlık, 2000’li yıllarla birlikte Bilim ve Teknoloji Devrimini gerçekleştirmeye ve Tarım Devrimini tüm kurum ve kurallarıyla geride bırakmaya başladı. Dijital Devrim’de bunun bir parçası ve hayatın her alanında bize inanılmaz sıçrama yaptırıyor. Sağlıkta dijitalleşme bütünselliği, multidisipliner çalışma ve işbirliğini, hızlı, etkin, verimli görev yapmayı, geniş kitlelere kolayca hizmet götürmeyi temin ettiği için çok önemli.

Bu nedenlerle, tüm karar vericiler dijital sağlığı artık temel bir hasta ve çalışan hakkı olarak görerek ve getireceği eşsiz faydayı bilerek kurumlarında dijital dönüşümü gerçekleştirmek için sorumluluk almalı.